Yavaş Gitmek Vazgeçmek Değildir
Bazen sana da şöyle geliyor mu? Sanki herkes senden daha hızlı, daha organize, daha başarılı…
Sen ise sanki hep biraz geride kalıyorsun. Oysa kimse sana şunu söylemedi belki de: Yavaş gitmek, pes etmek değildir.
Herkes koşuyor gibi…
Bir yerlere yetişmeye çalışanlar, hedeflerini ‘daha hızlı’ gerçekleştirmeye çalışanlar, “yavaşsan geride kalırsın” diyen sesler…
Ama kim demiş yavaş gitmenin pes etmek olduğunu?
Hayat, sadece sprint koşularından ibaret değil.
Bazı yolculuklar maraton gibi, hatta daha uzun.
Ve bazı insanlar vardır ki, adımları küçük olsa da kalpleri büyük atar.
Çünkü bilirler: İstikrar, hızdan kıymetlidir.
Bir öğretmeni düşün. Her gün sınıfa girerken içinden “Bir çocuğun kalbine daha dokunabilir miyim?” diye geçiren birini. Yıllar geçer, müfredatlar değişir, sistem değişir. Ama o öğretmen hâlâ oradadır.
Küçük adımlarla.
Sabırla.
İnançla.
İz bırakmak için koşmaz, anlamak için yürür.
Ya da bir kadın…
Belki geç yaşta üniversiteye başlar. Belki ilk defa ‘kendi’ hayatını kurmaya cesaret eder. O da yavaş ilerler, ama her adımı kendine doğru atar. Kendini unuttuğu yılların içinden çıkıp yeniden var olur. Yavaş ama sağlam.
Ve bir gün aynaya bakar…
“Vazgeçmedim” der.
“Yavaş gittim ama hep ilerledim.”
İşte tam da bu yüzden: Yavaş gidenler, bazen en derin yolculuğu yapanlardır.
Çünkü zamanla yarışmazlar, kendileriyle barışırlar.
Bir ağaç da bir gecede büyümez. Bir bebeğin yürümeyi öğrenmesi de zaman alır.
Bir yarayı sarmak, bir kalbi iyileştirmek, bir hayali gerçeğe dönüştürmek…
Hepsi zaman ister. Ve zaman, sabırlı olana kucak açar.
Yavaş gidiyorsan…
Durup derin nefes alabiliyorsan…
Yolun kıymetini, anın güzelliğini fark edebiliyorsan…
İnan, sen vazgeçmedin. Aksine, en doğru yoldasın.
Çünkü fark yaratmak bazen bir yarış değil, bir duruş meselesidir.
Herkesin koştuğu yerde yürümeye cesaret etmektir.
Kendine sadık kalmaktır.
Bugün kendine şunu sor:
“Ben hangi adımı küçük sanıp, aslında ne büyük farklar yarattım farkında olmadan?”
Sevgiler,
Ece 💙 — Fark Yaratanlar Günlüğü